800 Yıllık Sır Çözüldü: Bilim İnsanları Norveç’in ‘Sağlıklı Adamı’nın Gerçek Kimliğini Açığa Çıkardı

Araştırmacılar, Sverresborg Kalesi’nde bulunan bir iskelet üzerinde eski DNA analizleri yaparak Sverre efsanesindeki detayları doğruladı. Tarih, arkeoloji ve modern genetik çalışmalarını birleştiren bu araştırma, kuyu adamının kimliğini ve atalarını derinlemesine ortaya koyarken, tarihi kişiliklerin incelenmesine yönelik yeni bir standart belirledi. İskandinav Sverris Destanı’nda yer alan bir bölüm MS 1197 yılında gerçekleşen bir askeri saldırıyı detaylandırıyor. …

Araştırmacılar, Sverresborg Kalesi’nde bulunan bir iskelet üzerinde eski DNA analizleri yaparak Sverre efsanesindeki detayları doğruladı. Tarih, arkeoloji ve modern genetik çalışmalarını birleştiren bu araştırma, kuyu adamının kimliğini ve atalarını derinlemesine ortaya koyarken, tarihi kişiliklerin incelenmesine yönelik yeni bir standart belirledi.

İskandinav Sverris Destanı’nda yer alan bir bölüm MS 1197 yılında gerçekleşen bir askeri saldırıyı detaylandırıyor. Bu saldırıda, Norveç’in merkezinde Trondheim yakınlarında bulunan Sverris Kalesi’ndeki bir kuyuya, büyük olasılıkla yerel halkın ana su kaynağını zehirlemek amacıyla bir ceset atıldığı düşünülüyor.

DNA’NIN NASIL KULLANILDIĞI ANLATILDI

Cell Press (iScience) dergisinde 25 Ekim’de yayınlanan yeni bir çalışma, araştırmacıların efsanevi olayları doğrulamak ve “Kuyu Adam ”ın ayrıntılarını keşfetmek için antik DNA’yı nasıl kullandıklarını, tarihi figürler üzerinde gelecekte yapılacak araştırmalar için bir emsal oluşturmak üzere tarih, arkeoloji ve bilimi nasıl birleştirdiklerini anlatıyor.

Norveç’in Trondheim kentindeki Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Üniversite Müzesi’nden Profesör Michael D. Martin çalışmalara ilişkin şunları söylüyor: “Tarihi belgelerde anlatılan bu figürler ilk kez gerçekten bulundu. Avrupa’da bu tür pek çok ortaçağ ve antik dönem kalıntısı var ve bunlar genomik yöntemler kullanılarak giderek daha fazla inceleniyor.”

1938 yılında Sverresborg Kalesi’nin kuyularında kemikler bulundu, ancak o dönemde araştırmacılar görsel analizden başka araçlara sahip değildi. Şimdi ise radyokarbon tarihleme ve gelişmiş genetik dizileme teknikleri, araştırmacıların kuyu adamının kimliğine dair daha sofistike bir resim geliştirmelerine olanak sağlıyor. Radyokarbon tarihleme, cesedin yaklaşık 900 yaşında olduğunu doğruladı. 2014 ve 2016 yıllarında yapılan çalışmalar ise cesedin, öldüğü sırada 30 ila 40 yaşlarında olan bir erkeğe ait olduğunu teyit etti.

OLDUKÇA KARMAŞIK

Öte yandan Norveç’in Oslo kentindeki Norveç Kültürel Miras Enstitüsü’nde arkeolog olan Anna Petersén, “Metin kesinlikle doğru değil – gördüğümüz şey, gerçekliğin metinden çok daha karmaşık olduğu” diyor.

Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden Dr. Martin Rene Ellegaard ise “Gerçekte ne olduğunu daha tarafsız bir şekilde doğrulayabiliriz” dedi.

Diğer yannında Ellegaard, doktorasını kazanmak için yaptığı çalışmanın bir parçası olarak, iskeletinden elde edilen diş örneklerini kullanarak kuyu adamının genomunu diziledi. Ekip bu bilgileri kullanarak adamın büyük olasılıkla mavi gözlü, sarı ya da açık kahverengi saçlı olduğunu ve atalarının büyük olasılıkla Norveç’in en güneyindeki Vest-Agder bölgesinden geldiğini tespit etti.

Araştırmacılar, İzlanda’daki deCODE Genetik Enstitüsü’nden Profesör Agnar Helgason ile yapılan işbirliği sayesinde modern Norveçlilerin genomundan elde edilen büyük miktarda referans verisi sayesinde Wellman’ın soyu hakkındaki sonuçlara ulaşabildiler.” Yaptığımız işlerin çoğu referans verilere dayanıyor” diyor Ellergaard.” Dolayısıyla ne kadar çok antik genom dizilersek ve ne kadar çok modern birey dizilersek, gelecekteki analizler o kadar iyi olacaktır.”

Martin, “Referans veriler, binlerce modern Norveçlinin ve binlerce diğer Avrupalının genomlarıdır” dedi.

Araştırmacılar, diğer tarihi şahsiyetlerden alınan örnekleri de test etmeyi umduklarını söyledi. Martin, “Önemli Norveçli Aziz Olav’ın Trondheim Katedrali’nde bir yerde gömülü olduğu düşünülüyor, bu nedenle kalıntıları eninde sonunda mezardan çıkarılabilirse, vücudunu karakterize etmek ve soyunun izini sürmek için genetik dizileme tekniklerini kullanmanın mümkün olacağını düşünüyorum” dedi.

Kaynak: SciTechDaily